Russel McLendon
Vikingler kötü bir şöhrete sahip akıncılar olsalar bile onlar da tüccardı ve 8’inci yüzyıldan 11’inci yüzyıla dek gelişen engin ticaret yolları kurdular. Yeni yayınlanan bir araştırma, bu bağlantıların bir kısmının hayret uyandıracak kadar uzun mesafelere ulaştığını ve büyük kentsel ticaret merkezlerini pek çok doğal kaynağın elde edildiği kırsal alanlara bağladığını ortaya koyuyor.
İngiltere ve Avrupa’dan araştırmacılar, günümüzde Almanya’nın sınırları içerisinde kalan eski bir Viking ticaret merkezinde bulunan tarakları işaret ederek Viking ticaretinin büyük ölçeğini vurguluyor. Taraklar geyik boynuzlarından imal edilmişti; ne var ki bu geyik boynuzu, bölgeden yüzlerce kilometre uzakta bulunan bir türden sağlanmaktaydı.
Viking Çağı’nın en mühim ticaret kentlerinden biri, o dönemde Danimarka topraklarına dahil olan Jutland Yarımadası’nın güney ucuna yakın bir bölgede bulunan Hedeby idi (antik kent şu anda kuzey Almanya’da yer alıyor ve yaklaşık 1000 yıl önce terk edildi).
DÖRT BİR YANA UZANAN TİCARET YOLLARI
Kuzey Denizi ile Baltık Denizi’nin kültürel dünyalarıyla beraber İskandinavya ile Kuzey Avrupa arasında bir bağlantı noktası işlevi gören Hedeby, Viking Çağı Avrupa’sının en büyük kentsel yerleşimlerinden biriydi.
Araştırmacılar, daha eski araştırmalarda, sahada yaklaşık 288 bin boynuzun keşfedilmesi gerçeğine dayanarak, kasabanın aynı zamanda boynuz işçiliği açısından da bir odak olduğunu belirtiyorlar. Keşfedilen bulgular, yukarıda resmi bulunanlar gibi büyük oranda tarak üretiminden geriye kalan atıklardan oluşuyor. Araştırma ekibi, bu boynuzdan imal edilmiş taraklardaki kolajeni inceleyerek boynuzların hangi geyik türlerinden elde edildiğini tespit etmeye çalıştı ve bu yolla coğrafi kökenlerini açığa çıkardı.
‘Kütle Spektrometresiyle Zooarkeoloji’ ya da kısaca ‘ZoOMS’ adı verilen bir yönteme başvuran bilim insanları, tarakların yüzde 90’ına varan kısmının ‘karibu’ diye de bilinen ren geyiği boynuzlarından (Rangifer tarandus) üretildiğini tespit ettiler. Ren geyiği sürüleri sadece Kuzey İskandinavya’da yaşadığı için, bu bulgu, boynuzların ya da bizzat tarakların Hedeby’ye ithal edildiğini ortaya koyuyor.
Daha eski araştırmalar, Hedeby’de keşfedilen boynuz atıklarının yalnızca binde beşinin ren geyiğinden sağlandığını gözler önüne seriyor. Ve kasabada boynuz işçiliğine ilişkin sayısız kanıt bulunmasına karşın, bu zaman dilimi genelde Hedeby’nin en parlak dönemine tarihleniyor ve kazı sahasının daha alt katmanlarında tarak üretimine dair hiçbir ize rastlanmıyor.
Araştırmacılar, bütün bu bulguların tarak ithalatına işaret ettiğini savunuyor ama bir kısmı “gezgin insanlara” ait kişisel eşyalar da olabilir. Her iki durumda da taraklar farklı bir yerde, muhtemelen yüzlerce kilometre uzaktaki Norveç ya da İsveç’te üretildikten sonra Hedeby’de taşındı. Ekip, şayet taraklar ithal edilmişse, bunun Hedeby ile kuzey bölgeleri arasındaki uzun menzilli ve büyük ölçekli bir ticaret bağlantısının mevcudiyetine de işaret ettiğini belirtiyor.
VİKİNG ÇAĞI’NIN ŞAFAĞI
Ve ulaştıkları bulgular, İngiltere’nin Lindisfarne kentine yapılan Viking baskınından yalnızca yedi yıl sonra, genelde ‘Viking Çağı’nın şafağı’ diye anılan M.S. 800 gibi erken bir tarihte bile ticaretin sürdüğünü ortaya koyuyor.
York Üniversitesi’nde arkeolog olan Steven Ashby, “Viking Çağı’nda İngiltere ve İskandinavya’da devam eden seyahat ve ticaret faaliyetlerinin zamanlaması hakkında bir grup soruya yanıt bulmaya başladık” diyor. Ashby ve meslektaşları, Viking Çağı’nda süren yaşama dair hâlâ öğrenecek pek çok şey olduğunu, bunlar arasında insanların nasıl seyahat ettiğinin ve genel bağlamda Viking dünyasının farklı parçalarının aslında nasıl bağlantılı olduğunun da bulunduğunu dile getiriyor.
Yeni araştırma, Vikingler üzerine yapılan ve Hedeby gibi kent merkezleriyle İskandinavya’daki Kaupang ya da Birka gibi uzak kuzey kasabaları arasındaki bağlantıları anlamayı amaçlayan araştırmalarda sergilenen çabanın bir parçasını oluşturuyor.
Ashby, “Hedeby’de gerçekleştirilen araştırma, bize dağlık ya da Kuzey Kutbu İskandinavyası ile kıta Avrupası’na açılan kapıdaki bu büyük yerleşim arasındaki ilişkiyi aydınlatması nedeniyle özellikle ilgi çekici” diyor. Ayrıca, “Bu kuzey bağlantılarının özellikle de dokuzuncu yüzyılda güçlü olduğunu gösteren bir pencereye işaret ediyor” diye ekliyor.
Araştırma ‘Antiquity’ adlı dergide yayınlandı.
Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)