Yenidoğan davasında Fırat Sarı konuştu: Kendimi insan olarak görmüyorum

Yenidoğan Çetesinin Duruşması Altıncı Gününe Devam Ediyor

İstanbul’da Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Yenidoğan çetesinin yargılanması altıncı gününde de devam ediyor.

Şu ana kadar tutuklu 22 sanıktan 21’i savunma yaparken, bugün çetenin lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı’nın savunma sırası geldi.

Toplamda 47 sanıklı davada 25 tutuksuz sanık bulunuyor ancak tutuksuz sanıkların sorguları henüz yapılmadı.

Duruşma, 1 saatlik gecikmenin ardından Fırat Sarı’nın savunmasıyla başladı.

‘Örgütten Ayrıldıktan Sonra Devletle İlişkiliydim’

Büyükçekmece Savcısı Yavuz Engin’in tehdidiyle kamuoyunda infial yaratıldığını belirterek sözlerine başlayan Sarı, “Bahsedildiği gibi bir param yok. Bir gösteriye katıldım, kısa süreli tutuklu kaldım. Ölüm oruçları döneminde cezaevindeydim” dedi.

“Örgütten ayrıldıktan sonra devletle ilişkiliydim. Güvenlik güçleriyle görüşürdüm. FETÖ kalkışmasına kadar da birlikte çalıştık.” diyen Sarı, “Her şeyi içtenlikle anlatmak istiyorum. Bir dava stratejisiyle hareket etmeyeceğim.” ifadelerini kullandı.

‘Tapelerle Yargılanıyoruz’

“Ben özel hastaneciliği destekliyorum. İyi işler yapıldı. Ama nihayetinde bir işletme orası. Para da kazanmak istiyorlar. Bizim işletmelerle yaptığımız sözleşmeler, hizmet ve işbirliği sözleşmesiydi” diyerek sözlerine devam eden Sarı, 112 üzerinden usule aykırı sevk yapıldı iddiasını yalanladı. “Sevkler sistem üzerinden bir tuşla tüm hastanelere eşit dağılacak şekilde yapılır” diyen Sarı, dosyaya giren tapelere itirazı olduğunu dile getirdi.

Sarı, itirazını “Bu saatten sonra çok bir anlamı yok ama biz tapelerle yargılanıyoruz. Şu anda kamuya karşı konuşuyorum ve bir filtreleme yapıyorum. Ama özel hayatımızda biraz daha gevşek olur bu. Argo da kullanabiliriz. Tapeler kesilerek dosyaya konulmuş.” ifadelerini kullanarak aktardı.

‘Usulsüzlük Yaptık’

Çalıştırdıkları hekimlerin maaşları ve sigorta ödemeleriyle ilgili usulsüzlük yaptıklarını kabul eden Sarı, “Hekim 100 bin lira maaş alıyorsa, 40 binini hastane ödüyordu. Kalan 60 bin lirayı biz hastaneye sigorta keserek alıp hekime veriyorduk. Ama bu sigortasına işleniyordu. Burada usüle aykırı bir işlem yaptık. Şirket kurup hekimlere ve hemşirelere küçük küçük ortaklık verecektim ama olmadı.” dedi.

Sarı, çok sayıda hastanenin kapanmasına işaret ederek, bunun sonuçlarının ilerleyen süreçte anlaşılacağını söyledi ve “9 hastane kapandı. Buralardan binlerce kişi işsiz kaldı. Ayrıca bu hastaneler kapandı da ne oldu? Yenidoğan ölümleri mi azaldı. Ben tam aksini düşünüyorum. Bir inceleme yapıldığında bu hastaneler kapandıktan sonra bebek ölüm oranları arttığı görülecektir.” ifadelerini kullandı.

‘Kendimi İnsan Olarak Görmüyorum’

“Bu davada hakları gasp edilen çok insan var. Kendimi insan olarak görmüyorum ama gençler çok acımasız. İddianamede hekim kavramı yok sayılıyor. Sistem hekimin kontrolünde. Hemşire arkadaşlar ‘Ben yaptım’ diyormuş. Öyle bir şey söz konusu değil.” ifadeleriyle savunmasına devam eden Sarı, “Ben vahşi olsam ölüm oranlarım Türkiye ortalamasının altında olurdu.” dedi.

Çete Üyelerine Kaç Yıl Cezanın Talep Edildiği

Yenidoğan çetesi, hasta bebeklerin durumunu olduğundan daha ağır göstererek, kendi istedikleri hastanelere sevk ederek toplamda 10 bebeğin ölümüne neden oldu. Ayrıca çete, bu yöntemle SGK’den yüksek ücret talep etti ve hasta yakınlarından da fazla para aldı. Bu suça karışan sağlık çalışanları ve çalıştıkları 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edildi.

İptal edilen hastaneler şunlar: Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar ve Özel Silivri Kolan Hospital.

Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından 10 kez, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 11 kez olmak üzere toplam 177 yıldan 582 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarıyla “resmi belgede sahtecilik” suçundan 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir